Johann Jacobs, 20 Mayıs 1869 tarihinde Almanya’nın Bremen şehrine bağlı Borgfeld kasabasında dünyaya geldi. Çiftçilikle geçimini sürdüren Jacobs ailesinin ikinci çocuğu olan küçük Johann, 2 yaşına geldiğinde annesini kaybetti. Çiftlik işlerini abisi sürdürürken köy okulunda ilköğrenimini tamamladı. 14 yaşına geldiğinde, köy bakkalının yanında çıraklığa başladı. Kahveyle tanışması da bu dönemde gerçekleşti. Çıraklık yaptığı dönemde kahve kavurma ve çeşni hazırlama işlerinde kendisini yetiştirdi. Bu işlerde yetenekli olduğu anlaşılınca, kahve işinin tüm sorumluluğu ona verildi.
4 yıl süren çıraklığın ardından Johann Jacobs, 1887 yılında bir toptancının yanında işe başladı. Bu toptancı, dünyanın farklı coğrafyalarından başta kahve olmak üzere pek çok ürünü Almanya’ya getiriyor, ticaretten iyi para kazanıyordu. Johann Jacobs bu dönemde kendi işini kurmaya karar verdi. Toptancının yanında çalıştığı 8 yıllık süre zarfında ticaretin inceliklerini öğrendi. Ticaretin yalnızca ucuza ürün alıp pahalıya satmak olmadığını, pazarlama alanında da önemli çabaların verilmesi gerektiğini patronundan öğrendi. 1895 yılında işinden ayrıldı ve Bremen’de kahve, kakao, çikolata ve bisküvi satışı yapmak üzere kendi dükkanını açtı.
Johann Jacobs, kahve dükkanını büyük umutlarla açmış ve bu işe çok emek harcamıştı. Ne var ki, işler umduğu gibi gitmedi ve birkaç yıl içinde iflasın eşiğine geldi. Çözüm yolu olarak dükkanın yerini değiştirmeyi denedi ve cadde üzerinde güzel bir dükkan kiraladı. Yeni dükkanı eskisinden daha büyük ve daha iyi dekore edilmişti. Dahası, dükkanının yeri ve kahvelerinin kalitesini daha geniş kitlelere duyurmak için reklam vermeye başladı. Şehrin en önemli caddelerinde pano ve el ilanlarıyla Johann Jacobs kahve dükkanının tanıtımı yapıldı. Bu çalışmaların sonucu olarak Johann Jacobs, daha geniş kitlelere ulaşmayı başardı.
1907 yılına gelindiğinde Jacobs kahveleri, Bremen’de hatırı sayılır bir ün kazanmıştı. Kahvenin yanı sıra kakao, çikolata ve bisküvi satışları da iyi gidiyor, sermaye artışı sağlıyordu. Dükkanın cirosu misliyle artınca Johann Jacobs, işleri büyütmeye karar verdi. Bunun için ilk önce, kahveyi bizzat kavuracağı bir kahve kavurma tesisi kurdu. Bu dönemde kahve kavurma işlemleri, kahve çekirdekleri arasındaki farklılıklara dikkat edilmeksizin gerçekleştirilmekteydi. Bunun sonucu olarak kahvenin aroması bozuluyor, bir kez deneyimlenen bir kahve lezzetine bir daha erişmek kolay olmuyordu. Bu durum karşısında Johann Jacobs, kahvenin aromasını koruması için kahve çekirdeği türleri arasında ayrıştırma işlemi yapmak gerektiğine inandı. Kurduğu kahve kavurma tesisinde kahve çekirdeklerini köken ve sertlik derecesine göre 11 farklı tür içinde sınıflandırdı. Böylelikle her bir kahve çekirdeğinin kendine özgü aromasını korumayı başardı.
Johann Jacobs tarafından gerçekleştirilen bu ayrıştırma işlemi, Jacobs kahvelerinin benzerlerinden ayrışmasını sağladı. Aynı zamanda da Jacobs kahvelerinin markalaşma sürecinde en önemli aşamayı gerçekleştirdi. Yaptığı reklamların da etkisiyle Jacobs kahvelerinin ünü 1910’lu yıllarda çevre şehirlere yayılmaya başladı. Kahve dükkanında istihdam ettiği gençlerle birlikte farklı bölgelere taze kahve servisi gerçekleştirdi. Ne var ki, I. Dünya Savaşı’yla birlikte Alman ekonomisinde olduğu gibi Johann Jacobs‘un işlerinde de çeşitli sorunlar başladı. Savaş döneminde kahve ithalatı durduruldu ve üstelik, tüm kahve stoklarına el konuldu. 1916 yılında kahve dükkanını kapatan Johann Jacobs, bu dönemde pirinç, yulaf ezmesi, irmik gibi diğer gıda ürünlerinin ticaretini yaptı.
I. Dünya Savaşı’nın ardından Almanya’da kahve ithalatı yeniden serbest bırakıldı. Fakat alınan vergiler nedeniyle kahve satışlarında kârlılık düzeyi çok düşüktü. Bu dönemde Johann Jacobs, kahve satışlarını yeniden canlandırmaya çalıştı. Verdiği ilanlar ve reklamlarla halkın ilgisini çekmeye çalıştı. Ne var ki, 1929 yılında başlayan Büyük Bunalım, kahve satışlarını bir kez daha durma noktasına getirdi. Bu dönemde yaşanan kötü ekonomik gidişat, Johann Jacobs üzerinde olumsuz etkiler yarattı. Bunun sonucunda, işleri yeğeni Walther Jacobs‘a devrederek köşesine çekildi.
İki dünya savaşı arasındaki dönemde Avrupa ekonomisi büyük sorunlarla karşılaştı. Liberalizme geçiş denemeleri nedeniyle devletin ekonomiden elini çekmesi, pek çok işletmenin iflas etmesine yol açtı. Arz sıkıntısının yanı sıra düşen talep de ekonominin kendini toparlamasına fırsat vermiyordu. Bu dönemde Walther Jacobs, çok önemli bir karar aldı ve perakende mağazalarına doğrudan taze kavrulmuş kahve satışını başlattı. Bu kararın sonucu olarak Jacobs kahveleri, artık Bremen ve yakın çevresinin dışında da pek çok bölgede perakende satış noktasında tüketiciyle buluşmaya başladı. Bu sayede Jacobs markasının tanınırlığı da her geçen gün arttı.
1948 yılında yapılan kur reformuyla birlikte kahve satışları yeniden canlandı. Bu dönemde Jacobs kahveleri yalnızca Almanya’da değil, aynı zamanda hemen tüm Avrupa’da tüketilmeye başlanmıştı. Walther Jacobs tarafından geliştirilen satış ağı sayesinde Johann Jacobs, gençliğinde kurduğu hayalleri gerçekleştirme fırsatı buldu, kahvelerini her gün yüz binlerce kullanıcıya sundu. 21 Şubat 1958 tarihinde hayata veda ederken arkasında güçlü bir marka bıraktı. Jacobs kahvelerinin dünya pazarına çıkışı ise ailenin üçüncü kuşak üyeleri tarafından gerçekleştirildi. 1961 yılında Klaus J. Jacobs liderliğinde Viyana’da kurulan Jacobs Kaffee Ges, II. Dünya Savaşı’nın izlerini silme çabasındaki Avrupa’da hızlı bir büyüme ivmesi yakaladı. Türkiye pazarına ise Jacobs kahveleri, ilk olarak 1995 yılında hazır kahve ve filtre kahve çeşitleriyle girdi.
KAYNAKÇA: blog.ofix.com/johann-jacobsun-basari-hikayesi/