Larry Page olarak bilinen Lawrence Page, 26 Mart 1973 tarihinde ABD’nin Michigan eyaletine bağlı Lansing kentinde Page ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlardan itibaren teknolojik ürünlere, özellikle bilgisayarlara ilgi duymaya başladı. Annesi Gloria Page ve babası Carl Victor Page, Michigan Devlet Üniversitesi‘nde bilgisayar bilimi alanında öğretim görevlisiydi. Hem annesi, hem de babasının bilgisayar bilimi alanında ders veriyor olması, küçük Larry‘nin bilgisayarlarla iç içe büyümesini sağladı. Evleri teknoloji ve bilgisayarlarla ilgili dergilerle doluydu ve Larry‘nin bilgisayarlara ilgi duyması için annesi ve babası, ellerinden geleni yaptılar. Erken yaşlardan itibaren Larry, ailesinin etkisiyle teknolojiye ve özellikle bilgisayarlara aşırı bir ilgi duymaya başladı. Aynı zamanda da saksafon çalmayı öğrendi. Bu becerisi Larry Page‘in ileride anlık reflekslerin önemini görmesini sağlayacaktı.
Ailesi küçük Larry‘nin iyi bir eğitim almasını istiyor, sıradan bir eğitim hayatı olmasına karşı çıkıyordu. Bu nedenle Larry‘yi, “Montessori yöntemi” olarak bilinen bir yöntemle eğitim veren Montessori Radmoor okuluna kayıt ettirdiler. Bu yöntemde öğrencilere, eğitim konusunda herhangi bir kural konulmamakta, öğrencilerin kendi kurallarını kendilerinin koyduğu bir yöntemle eğitilmeleri sağlanmaktaydı. Bu yöntemin özgürlük, bireysellik ve yaratıcılık yeteneğini geliştirdiğini düşünen ailesi, küçük Larry‘nin kurallara körü körüne bağlı bir insan olmasını istemiyordu. Bir konu hakkında kendi kurallarını koyan insanlar, özgürlük ve yaratıcılık konusunda daha güçlü bir kişiliğe sahipti. Larry‘nin de böyle bir insan olması istenmişti. Montessori Radmoor‘da aldığı bu eğitim sayesinde Larry, küçük yaşlardan itibaren teknolojik ürünlerin ve özellikle bilgisayarların çalışma şekillerini sorguluyor, yeni fikirler üzerinde düşünüyordu.
Henüz 12 yaşındayken Larry Page, dünyaca ünlü mucit Nikola Tesla‘nın hayatını okudu ve bundan çok etkilendi. Larry Page‘in bu konuda dikkatini çeken en önemli nokta, Nikola Tesla‘nın gelmiş geçmiş en büyük mucitlerden biri olmasına rağmen büyük borç içinde ölmesi ve insanlar tarafından pek tanınmamasıydı. Nikola Tesla, dünyayı değiştirecek büyük teknolojilerin önünü açan fikirlerin sahibiydi. Ama buna rağmen, icatlarından maddi bir kazanç elde edememiş, icatlarını günlük hayatın içine sokmayı başaramamıştı. Henüz bu dönemde Larry Page, teknoloji alanında elde edilecek başarıların günlük hayata dokunması, insanların yaşamlarını ciddi ölçüde etkilemesi gerektiğine inandı. İleride bu alanda elde edeceği tüm kazanımların arkasında, Nikola Tesla‘nın hatalarından çıkardığı dersler olacaktı.
Larry Page‘in çocukluk yıllarında bilgisayarlar, bugünkülere oranla son derece yavaş çalışan ve işlem yetenekleri son derece kısıtlı araçlardı. Basit bir toplama işlemini yapmak için bile bilgisayara birçok komut vermek, sonuca ulaşmak için beklemek gerekiyordu. Bu durum, küçük Larry‘nin canını oldukça sıkıyor, bilgisayarı hızlandırma konusu üzerine fikirler geliştirmesini sağlıyordu. Montessori yöntemi ile faaliyet gösteren okulda aldığı eğitim, ona bu alanda kendisini geliştirme imkanları sunuyordu. Kendi kendisine kurallar koyan çocukların kendi kurallarına uymak konusunda iradelerini güçlendiren bu eğitim tarzı, Larry‘ye güçlü bir kişilik kazandırıyordu. Bu süreçte ailesinden edindiği bilgiler, Larry‘nin bilgisayarları geliştirmeye dönük fikirlerinin gelişmesini sağladı. Ancak Larry, Nikola Tesla gibi olmak istemiyor, dünyayı değiştirecek fikirleri ortaya atmanın yeterli olmayacağına inanıyordu. Larry Page için önemli olan, bu fikirlerin yararlı sonuçlar doğurması ve tüm dünyaya yayılmasıydı. Bu ilkeyi henüz 12 yaşında kendisine koyan Larry Page, ileride elde edeceği tüm başarıların bu ilkenin sonuçları olacağını biliyordu.
Sergey Brin ile kurduğu dostluk, hayatının dönüm noktası oldu.
Lisans eğitimini Michigan Devlet Üniversitesi‘nde tamamlayan Larry Page, 1995 yılında doktorasını yapmak için Stanford Üniversitesi‘ne girdi. Burada tanıştığı Sergey Brin ile çok yakın bir arkadaşlık kurdu. Larry Page gibi Sergey Brin de teknoloji tutkunu bir öğrenciydi ve bilgisayar teknolojilerindeki gelişmeleri yakından takip ediyordu. Bilgisayar teknolojileri alanında yaptıkları sohbetler, Larry Page ve Sergey Brin açısından oldukça verimli geçiyor, birlikte bir şeyler yapmak istiyorlardı. Bu dönemde Larry Page‘in zihnini bir soru meşgul ediyordu; acaba internetteki her şeyi indirmek mümkün olabilir miydi? Bunu denemek için, internet sitelerini içerdikleri linklere göre sınıflandırmaya başladı. Bu projede Larry Page‘in en önemli yardımcısı Sergey Brin‘di. Birlikte geliştirdikleri BackRub isimi arama motoru, internet sitelerini tarıyor ve linklerine göre sınıflandırıyordu. Bu çalışma aynı zamanda da Google‘ın doğuşunu sağladı.
Google ile birlikte arama motoru pazarında yeni bir dönem başladı.
1997 yılının Eylül ayında Larry Page ve Sergey Brin ikilisi, internetteki tüm verileri düzgün bir şekilde bir araya getirmek amacıyla Google.com alan adını satın aldılar. Google ismi, matematikte 1’in yanına 100 tane 0 konulduğunda ortaya çıkan sayıyı ifade eden Gogool‘dan geliyordu. İleride hemen tüm internet kullanıcılarının zihnine kazınacak bu sözcük kulağa hem oldukça basit, hem de sıra dışı geliyordu. Başlangıçta Stanford Üniversitesi‘nde bir araştırma projesi kapsamında internet sitelerinin aldığı linklere göre sıralama yapan basit bir arama motoru tasarlayan Larry Page ve Sergey Brin, Google ile arama motoru pazarının yüzde 90’dan fazlasına sahip olacaklarını henüz bilmiyorlardı. Resmi olarak 4 Eylül 1998 tarihinde kurulan Google şirketi, 2000’lerin başlarından itibaren arama motoru pazarında hızlı bir ivmeyle büyümeyi başardı. Bu süreçte Google‘ın teknolojik altyapısını güçlendirmek için yapılan çalışmalar, aynı zamanda da internetin gelişmesini ve yeni iş kollarının oluşmasını sağladı.
Google ismi, matematikte 1’in yanına 100 tane 0 konulduğunda ortaya çıkan sayıyı ifade eden Gogool’dan geliyordu.
BackRub projesi başlangıçta, Stanford Üniversitesi‘nin sunucularını kullanıyordu. Projenin geliştirilmesiyle birlikte veri tabanı da büyüyor, sunucuların kaldıramayacağı bir hacme ulaşıyordu. Bunun üzerine Larry Page ve Sergey Brin, BackRub‘ı üniversitenin sunucularından alıp Larry Page‘in yurttaki odasına taşıdılar. Aynı zamanda da yeni bir isim aramaya başladılar. Çünkü BackRub ismi, esas amaçlarını iyi şekilde yansıtmıyordu. Larry Page ve Sergey Brin ikilisi esas amaçlarını, internet üzerindeki sınırsız bilgiyi organize etmek ve kolayca ulaşılabilir hale getirmek şeklinde ifade ediyorlardı. İnternet üzerinden paylaşılan bilgiler sınırsız olduğu için, arama motoruna verilecek isimde bu konuya vurgu yapılmalıydı. Amerikalı matematikçi Edward Kasner tarafından geliştirilen Googol sözcüğü, bu sınırsızlığı ifade etmek için güzel bir ilham kaynağı oldu. Bu sözcükten türettikleri arama motorunun ilk alan adı Google.stanford.edu idi. Sunucular taşınıp proje geliştirildikten sonra Google.com alan ismi satın alındı ve kullanıldı.
PageRank ile sitelerin aldığı backlink sayısına göre yeni bir indeksleme yöntemi geliştirdiler.
Google‘dan önce arama motoru alanında farklı birtakım algoritmalar kullanılıyordu. Bu algoritmalara göre arama sayfalarında çıkan sonuçlar, aranan terimlerin sayfada kaç kez kullanıldığına göre sıralanıyordu. Oysa Google‘da Larry Page ve Sergey Brin, sıralama sonuçlarını tümüyle değiştiren farklı bir algoritma geliştirmişlerdi. Bu algoritmaya göre arama sonuçları, siteler arası ilişkilere göre sıralanıyordu. Başka deyişle, bir internet sayfası farklı sayfalardan ne kadar link almışsa o kadar önemli görülüyor ve arama sonuçlarında üst sırlarda yer buluyordu. Larry Page ve Sergey Brin ikilisi bu yeni modele PageRank ismini verdiler. Diğer arama motorlarından farklı olarak Google, PageRank ile sitelerin aldığı backlink sayısına göre yeni bir indeksleme yöntemi kullandı. Bu durum bir taraftan daha çok link alan internet sitelerinin aramalarda üst sıralara çıkmasını sağladı. Bir taraftan da internet sitelerinin aldığı link sayısını arttırmayı amaçlayan farklı iş kollarının doğmasını sağladı.
Google’ın koyduğu kriterler sayesinde internet üzerinden arama yapmak kolaylaştı.
Arama motoru pazarında Google‘ın elde ettiği hızlı büyüme ivmesinin çok önemli nedenleri vardı. Her şeyden önce, kullanılan algoritma hem kusursuz şekilde çalışıyor, hem de kullanıcı dostu çözümler geliştirmeye imkan sağlıyordu. PageRank algoritmasına benzer bir algoritmayı aslında 1996 yılında Robin Li, RankDex adlı algoritmayla geliştirmişti. Robin Li‘nin Çin’de kurduğu Baidu isimli arama motoru, PageRank algoritmasına benzer bir algoritmaya sahipti. Ne var ki Baidu, Çin dışına çıkamamış ve internet aramaları ile ilgili olarak kullanıcı dostu çözümler geliştirememişti. Henüz 12 yaşındayken Larry Page, teknoloji alanında önemli olanın fikirler değil, bu fikirlerin pratik sonuçları olduğunu görmüştü. Bu yönüyle Google, sadece PageRank algoritmasıyla arama motoru pazarına giriş yapmadı. Aynı zamanda kullanıcı dostu çözümler geliştirdi, internet aramaları ve indeks sonuçlarının sıralanması konusunda temel standartların oluşmasını sağladı.
Küçük yaşlardan itibaren teknolojiye karşı aşırı bir ilgi duyan Larry Page, bu ilgisini başarılı şekilde yönetmeyi biliyor ve pratik sonuçlar almaya büyük önem veriyordu. Henüz üniversite öğrencisiyken ulaşım sektörünün geleceğini düşünmeye başlamış, güneş enerjisiyle çalışan araba fikri geliştirmişti. Aynı zamanda da kampüs içinde ulaşımı kolaylaştırmak için tek raylı ve kişisel hızlı taşıma sistemi kurulmasını önermişti. Günümüzde Google‘ın ana firması olarak faaliyetlerini sürdürmekte olan Alphabet bünyesinde yer alan Waymo‘nun sürücüsüz araba geliştirmeye dönük çalışmalarının temelinde Larry Page‘in hayalleri bulunmakta. Alphabet bünyesinde yer alan diğer pek çok şirketle hayallerini gerçekleştirmeye çalışan Larry Page, dijital çağın imkanlarını zorlayarak teknoloji tutkusuyla yeni buluşlara yön vermekten büyük keyif alıyor. 81.3 milyar dolarlık kişisel servetiyle dünyanın en zenginleri listesinde 7. sırada yer alan Larry Page, yazılım ve teknoloji alanında yeni başarılarla hayatımızı kolaylaştırmaya devam edecek gibi görünüyor.
KAYNAKÇA: https://blog.ofix.com/larry-pagein-basari-hikayesi/